27 Aralık 2007 Perşembe

Herkesin Bir gün Başına Gelir

Dün akşam oturuyordum. Saat yirmi üç on da benim yatak odamın duvarına iki defa vurulunca irkildim. Beklenmedik bir vakit olunca korkmadım desem yalan olur. Yan tarafımda yaşlı bir bayan oturuyor yalnız başına, herhalde oğlu geldi de duvara asılacak birşeyvar çivi çakıyorlar gecenin bu saatinde dememe kalmadı iki vuruşla tekrar irkildim. Birkaç saniye sonra dikkatlice kulak kabarttım avuç içi ile vurmaya başladı. Can hıraş bir vuruştu, yüreğim hop etti.
Eyvah kadıncağız yardım istiyor diye yerimden fırladım, koştum pencereyi açıp (ne oldu Meliha hanım) dedim fakat ses yok. Beni aldı bir telaş, eyvah ben kime haber vereyim diye telaşlanırken, aklıma Sabahat hanım geldi. Oda komşumuz fakat, İstanbul'da kızının yanında idi. Arayıp durumu bildirdim. Ben arar sana da bilgi veririm dedi . Kızını aramış oda Almanyada imiş, iş icabı oradan oğluna ulaşmış, haber vermiş. Baktım telefon çalıyor koşup açtım, oğlunun hanımı idi (ne olur eşimle oğlum yola çıktılar, siz mutfak kapısı açıktır ordan girip bakıverin) dedi. Üzerime kalın birşey giyip koştum yetişmek için, çünkü bizim eve bitişik evi ama arka sokağa baktığı için öteki bloğu dolaşmam lazım. Nefes nefese gittim, mutfak balkonuna tırmandım, fakat açık dedikleri kapı kapalı idi. Biraz sokakta oğlunun gelmesini bekleyip, üşüdüğüm için eve döndüm.
Üst kata çıkıp camı açtım, aşağıdan sesler geliyor. Oğlu gelmişti. Ben hala heyecanla, korkuyla ve birazda merakla birini görmeye çalıştım (kadıncağız sesi çıkmadığına gore öldü)diye düşünürken oğlunu gördüm. Sundurmanın üzerine çıkmış (anne anne) diye sesleniyordu. En nihayet sesini duyurdu. İçerden ne dediğini anlamadım, fakat oğlu gene seslendi (kapıyı aç çok merak ettik )Banada teşekkür edip içeriye girdiler. Kadıncağız hem çok yaşlı, hemde yalnız olduğu için ben korkuyla üzüntüyü birlikte yaşadım. Eh birgün seninde halin bu olacak çocuklarının aklına gelir ararlar da ulaşamazlarsa şayet birgün, işleri uygun olduğunda gelirlerse çürümüş cesedini bulurlar. Ölüncede kıymetli olursun iki gün ağlarlar. Devir daim olarak hayat devam eder. Öylece kalakaldım. Kendi kendime (buda yaşamaksa hiç doğmamak daha iyiydi)Tabii ki takdir yaradanın.

25 Aralık 2007 Salı

İşte şeker pancarı

Şeker pancarının topraktan çıkmış hali. Alt tarafının aşağı doğru konikleştiği malum ama satan adamcağız kesmiş. İçlerinde o kadar büyükleri vardı ki tencereye sığmaz diye almadım. Bu en küçüğü idi o bile bir kilodan fazla geldi.

Şeker pancarı

Çocukluğumda annem şeker pancarı haşlayıp bize yedirmişti. Yıllarca o tadı ve kokuyu hep aradım. Çocukken yenen veya yaşananlar unutulmazya bende bu pancar denen nesneyi bir türlü unutamadım . Her pazara gittiğimde aradım bulamadım. Geçen yıl Lüleburgaza gittiğimde tarlada pancar sökenleri gördüm, hemen pazara gidip baktım, pazarada getirmemişlerdi . Damat beye söyledim, oda yenirmi deyip, o taraflı olmadı. Bana gelirken pancar pekmezi getirmişlerdi. Hiç benim istediğimin yerini tutarmıydı. Bugün sağlık ocağına gitip, çıkışta pazara uğradım. Tam alışverişimi yaptım dönüyordum ki pancarları gördüm. Adamcağızın birisi satıyor, sordum pancardamı satıyorsun diye (istedilerde getirdim abla) dedi. Demekki benim gibi arayan varmış dedim hemen aldım. Aslında pisboğaz değilim ama nedense bana takıntı oldu. Eve gelince hemen yıkayıp haşladım ve dilimledim. Tadına baktığım zaman beni taaa çocukluğuma götürdü. Rahmetli annemi hatırladım. Onu rahmetle anıp ,hazırladığım pancarı bloğuma koydum.
pancar hevesimde gerçekleşti. bulursanız tadına bakmanızı öneririm.

22 Aralık 2007 Cumartesi

Kurban bayramı

Kurban bayramında evdeydim . Çocuklarım bu defa bana ziyarete geldiler. Torunlar, kızlar, gelin, damatlar hep bir ardaydık. Benimle beraber onyedi kişiydik. Bayramın üçüncü günü hepsi başka ziyaretleri olduğu için gittiler. Torun çığlıkları, büyüklerin konuşmaları eve canlılık getirdi. Hepsi evlerine dönünce ev, suyu çekilmiş değirmene döndü. Bende oturup yazayım dedim. O kadar mutlu oldum ki Allah herkese böyle mutlu günler yaşatsın. Herkes mutlu, mesut olsun . Her günü bayram sevinciyle yaşasınlar. Amin.

Beykozdan bir parça manzara

Beykoz'un güzel yalılarından, ama ne amaçla kullanılıyor bilmiyorum, restore edilerek kullanılıma yepyeni olarak açılmış. O evlerden birinde oturmak isterdim. Benim olta sudan hiç çıkmazdı herhalde. Bir taraftanda resim yapardım. Ev değilde evin konumu beni cezbetti. Manzara da güzel, gel keyfim gel.

Bayram ziyareti

Oğlum ve kızlarım, Ramazan bayramında amca ziyaretindeler. Yengenin hazırlamış olduğu güzel mamalarla donatılmış sofra başında.

Bayram mutluluğu

Bayram:Bayramlarımız çok neşeli geçer, çünkü yavrularım gelirler. Ben onların gelmesini çok heyecanlı beklerim, hepsini de çok seviyorum. Eşleride benim için aynı değerde çünkü ben hepsini de çok seviyorum. Ramazan bayramını kızımın evinde kutladık. Daha sonra damadımın annesine gittik. Kader arkadaşı gibi idik,çünkü kırk gün ara ile eşlerimizi kaybettik. Bayramın ikinci günü eşimin erkek kardeşine ziyarete gittik.
Son günüde kızım Haleye toplanıp geldiler. Babaları sağ iken ve çocuklar bekarken, babaları ve ben ayakta onların tek tek gelip bayramlaşmasını beklerdik. Sonra en büyük yaşta olan yanıma gelir kardeşinin tebrikini kabul eder, bu böyle yaş sırasına göre gider ve biterdi . Sonra kahvaltımızı yapar, gelecek misafirlerimizi beklerdik. Çocuklar evlenip evden ayrıldıktan sonra misafir gibi gelmeye başladılar. Genede bizim evde bayram çok güzel kutlanır.

Beykozda balıkçı kayıkları

Beykoz çok güzel bir yere kurulmuş, İstanbulun bir semti. Boğaz girişine yakın olması dolayısı ile balık bol olacak ki balıkçılıkla uğraşan çok .Sahil boydan boya balıkçı motorları ve sandallarla dolu. Burada balık heryerden daha ucuz ve sahilde balıkçı lokantaları var.
Ben Beykoza gittiğim zaman oltamı da götürüyorum.Balık olsada olmasada sahilden manzara çok güzel, doyumsuz. Balık yoksa bile sahilde banklara oturup bir sigara yakıp, manzara seyrediyorum. Her defasında aynı manzarayı görmek hiç beni sıkmıyor.O kadar güzelki.

BEYKOZ

Ayın onbeşi gibi Beykoz'daydım. Yol kenarında eski Osmanlıdan kalma ahşap evlerin resimlerini
çekmeye çalışırken, birden iki katlı bir binanın çatısında köpekleri görünce beni ister istemez bir
gülme krizi tuttu. Hani karadeniz türküsü varya dambaşında kediler miyav miyav dediler diye, şimdide dam başına köpekler çıkmış , iki taneside çatının öteki tarafında.Yan gelip yatmışlar caddeyi seyrediyorlar. Benım çok hoşuma gitti . Sizler nasıl buldunuz?.

15 Aralık 2007 Cumartesi

Güller ve dikenler

Her çiçeğin kendisine özgü bir güzelliği var bakınca ayrı ayrı bu bundan daha güzel diyemiyorum. Fakat gülün haşmetide bir başka, duruşu çok asil. Göz dolduruyor bakmasını bilene. Bahçemde, elime geçen çiçeği ekmekle kalmayıp baş köşeyede gülü oturtuyorum tabiiki.
Şu görüntüye bakın, ammada çalımlı ha varmı benden alası der gibi kurumlanmış oturuyor hasbam.

Garip kediler

Sokak kedilerini görünce çok acıyorum . Sokağa çıkınca bakkaldan süt alıp veriyorum.Zavallıcık kabın dışına dökülen bir parçacık sütü bile ziyan etmekten korkuyorcasına dışarıya dökülmüş bir parça sütü bile ziyan etmemeye çalışıyor, önce döküleni yiyor. Öylede güzelki tekircik, onları sevindirmek beni mutlu ediyor.

Aşkım meyvalar

Mandalinalar ah mandalinalar... Kabuğunu hşırt diye soyup, dilimleri at ağzına dilinle damağına bastırıp balon gibi patlat ve yut. Ne yapayım o kadar çok seviyorum ki yeme şeklim bile başkasından farklı, ben yerken bile eğleniyorum buda benim tarzım. Sevenlere afiyet olsun.

Nar tanesi

Yemesinden hoşlandığım şeyde meyva, her meyvayı severim. Bana yemek yerine meyva ikram etseler daha çok makbule geçer. Birgün nar yerken aklıma resmini yapmak geldi. Vallahi bayağı benzetmişim hani .Resmini yapar yapmaz mideye indirdim.

Kaçkarlardan manzara

Hey yavrum işte yine bir Karadeniz manzarası. Kardenizlilerde kıymetini biliyorlar bu yörenin, anlatırken gözlerinin parladığını görür insan. Tabiiki büyük şehirlere gelipde beton yığınlarını gören her Karadenizli Karadenizden söz ederken gözleri ışıldar şüphesiz.

karadenizden dağlardan manzara

Canım Karadeniz... Ben seni ne kadar çok seviyorum ki hep resmini yapıyorum. Sisli dağlarınla duvak giymiş geline benzetiyorum seni .Yeşilin bile farklı, insana yaşama sevinci veriyor. Ağaçların daha bir haşmetli, insanı kucaklayan ana gibi. Seni seviyorum Karadeniz.

NAKIŞ

Hobilerimden biride nakış yapmak. Makinanın başına geçince rengarenk ipliklerle boğuşmak bana ayrı bir zevk veriyor. Kızlarımın çeyizlerini bitirdikten sonra sıra torunlara geldi.Beş tane kız torun hepsine de işlemek istiyorum, bakalım inşallah Allah müsade ederse bende işlerim.

Artist kartopu

Kartopu insanlara özeniyordu demekki, oturuşa bakın. O köşede kocam oturuyordu herzaman.
Gitmiş onun yerine oturmuş, kızımda resmini çekmişti.İlginç değilmi?.

kartopu

Çocukluğumdan bu tarafa dört tane kedi besledim. Yukardaki kedi gibisini hiç görmedim.
Kızım Hale bu kediyi bana getirdiği zaman altı aylıktı. O kadar akıllı bir yaratıktı ki bazen
şaşırıp kalıyordum ,hayvanında akıllısı varmış,aptalı da. Tıpkı insanlarda olduğu gibi.
Kendisi ile devamlı konuştuğumdan olacakki her söylediğimi anlardı. Son derece yaramaz,
oyun oynamayı seven,şaka yapan bir kedi idi. diyeceksiniz kedi şaka yaparmı?
Evet bu kedi şaka yapıyordu. Oturduğumuz ev dubleks yukarıya çıkan ayak sesini duyar duymaz hemen merdivenin başına gider korkuluk duvarını siper alır kazaran elini merdiven
başına koyan olursa hemen patileri ile o ele girişirdi. Komşum Nevin hanım bunun ani saldırmalarından ürker aman bana gelme kartopu benden uzakta otur derdi. Odada kaç kişi olursa olsun Nevin hanımı görünce oda kapısında pusuya yatar poposunu sallar sallar o kadar kişinin içinde Nevin hanımın bacaklarına saldırır onu ciyak ciyak bağırtırdı. Onu öyle özlüyorumki: ne oldu diyeceksiniz; birgün bu haşarı evden kaçtı çağırdım gelmedi hep etrafımda dönüyor fakat yanıma gelmiyordu. bende evde istavrit balığı vardı kuruğuna ip bağlayıp önüne fırlattım.Yavaş yavaş kendime doğru çekip güya onu yakalayacaktım,fakat o kadar atik bir kedi idi ki balığı kafasından alıp kaçtı. Benim etrafımdada fır döndü gibi koşuşumaya başladı.
Oynasın bari deyip eve gittim.Onu okadar seviyordumki hemen özledim. yarım saat sonra dayanamayıp aramaya çıktım . Gidiş o gidiş kartopu yok günlerce aradım. kartopu yok.
Kartopunu çalmışlardı belli çünkü onu görenler pekbir ilgili idiler . Çocuğunu kaybetmiş ana gibi
aylarca ağladım o kadarki alışverişe giderken bile aklıma geldiği an gözlerimden sicim gibi yaşlar aktı. Yüreğimin yandığını hissettim . Kocamda bana kedi yasağı koydu ( birdaha bu eve kedi girmeyecek)dedi.Şimdi bende resimleri kaldı. Enteresan oturuşları vardı kızım hemen resmini çekmişti onlara bakıp hala özlediğimi içimin yandığını hissediyoru. Çalana çok beddua ettim.
Kimse başkasına ait olan birşeyi almasın boynunda tasması olan sahipli demektir bu resmen hırsızlıktır,alanın iki eli kurusun . o kadar acı çektimki hiçde tövbe etmem.

Karadeniz

Karadeniz ,Karadeniz... Karadenizli değilim ama nedense karadenizi seviyorum. Severek yaptığım Kradeniz'den bir parça manzara. Gün batımında balık avlayanlarla kıyıdan görüntü. Sanki o avcıların arasındaymışım duygusuna kapılıyorum her baktığımda.

KAMEDER Balık Tutma Yarışması

Kamederin düzenlemiş olduğu oltayla balık tutma yarışmasına 2 Aralık pazar günü bende katıldım. Yarışma Sekaparkta düzenlendi. İki saatlik yarışmada balık olmayan yerde balık tutmak için yüzdoksan kişi cebelleşti durdu .Üç kişi kefal bir kişi de zargana yakalayabildi. Ben ümidimi kesince, bir saatlik boğuşmadan sonra pes ettim. Damadım Enver de o arada yanıma gelmişti. Yarışmadan çekilip, Kameder'e üye olup, oradan ayrıldım. En azından üyeliğimi yaptırıp o havayı solumak bile bana çok iyi geldi. Boynuma taktıkları yarışma kartınıda alarak oradan ayrıldık. Körfezin kirli olması ve balık kıtlığı dolayısı ile üç kişinin dışında kimse birşey yakalayamadı. TV KIRKBİR'den muhabirler bayan olmam dolayısı ile benimle ropörtaj yaptılar. İki gün sonrada TV'den izledik. Kaç yaşındasınız, nerden merak sardı, bizim annelerimiz komşuları ile oturup sohpet ederken siz balık avındasınız, kaç yıldır avlanıyorsunuz, nerelerde avlanıyorsunuz ? gibi sorular sordular. Eh en azından TV'ye çıktım o da birşeydi.

10 Kasım 2007 Cumartesi

Cumhuriyet

Cumhuriyet bayramın da İstanbulda idim. Bağdat cadde sindeki
merasime katıldım. Okadar duygulandım ki gözlerimden kendiliğinden yaşlar aktı.Çok gurur duydum,çok etkilendim.Vatandaşlar küçücük çocuklarınıda
alarak merasimi izlemeye gelmişler .Ellerinde bayraklar,ayyıldızlı balonlar,resim çekenler,alkışlarla resmigeçit tekileri selamlayanlar çok etkileyici idi. Askerlerimizi görünce göğsüm kabardı,dudaklarım titredi;Allah sizi korusun,Allah sizi korusun diye yanıbaşımdan geçen mehmetçiklere yüksek sesle dua ettim.Yanıbaşımdan geçen mehmet benim duyabileceğim sesle (amin) dedi.Bu ses beni dahada duygulandırdı. Sanki hepsi benim oğlumdu,sanki hepsini ben doğurdum.İyiki Türküm:
Ne mutlu türküm diyene..

24 Ekim 2007 Çarşamba

gölet

Burası Gölcük kasabasının beldesi olan Ulaşlı. Dağdan tarafta ana yola on dakikalık bir mesafede yer çökmesiyle oluşmuş bir gölet var. Her taraf ağaçlarla kaplı bir yer. Sahibi olan kişi orada ördek besliyor, sandal koymuş insanlar o küçük suda gezinti yapıyorlar. Kendin pişir kendin ye ama serviside var.
Ben oraya ailemle birkaç defa gittim . Böcek sesinden başka ses yok, tam kafa dinleyecek bir yer. Çok beğendim ve resmini yapıp duvara astım. Her bakışımda kendimi orada imiş gibi hissediyorum. Yolunuz düşerde Gölcük yolundan geçerseniz uğrayın derim.
Günümüzde yakın çevrelerde böyle sakin yerleri bulmak zor oluyor. Piknik yapıp yolunuza öyle devam edersiniz.



19 Ekim 2007 Cuma

Fırtına


Güneş beni çok rahatsız ettiği için olacak ki, ben coğunluğa nazaran kapalı havayı daha çok seviyorum. Tuhaf gelecek biliyorum ama ben böyle havalarda rahat ediyorum sakinleşiyorum.
Bu resmi çok severek yaptım. Kızlarım garip buldular, iç sıkıcı geldi onlara.

Halıdere'de balık avı

Bu fotoğrafta torunum Serra ile Halıdere'de avdayız. İskeleye çıktık oradan avlanıyorduk. Annesi sahilden resmimizi çekmiş.Henüz sekiz yaşında idi. Delikanlının biri ona yem takmayı öğretiyor.Karşı görüntü Körfez, eski adı Yarımca idi.

Karadeniz de gün batımı

Bu manzara Karadenizin en güzel şehirlerinden biri olan Sinop yamaçlarından. Karadenizin güneş batarken görüntüsü, insanı dinlendiren, huzur veren görüntü. Benim büyükbabam da Sinoplu' imiş.
Ben kendisini hiç görmedim çünkü ben çok küçükken vefat etmiş. Nedense Sinop denince aklıma hemen büyükbabam gelir.Sinop'a karşı da ayrı bir ilgi duyarım.Ülkemde birçok yerlere gittim, Rizeye kadar. Fakat düz geçiş yaptığımızdan Sinop'a uğramadık. İlk fırsatta görmeyi kafama koydum. İnşallah Allah bu geziyi bana nasip eder. Bu manzarayı televizyondan görüntüyü durdurarak yaptım.

18 Ekim 2007 Perşembe

Zeytin bahçesi

Burası Balıkesir'de bir zeytin bahçesi ve havuzu. İlkbaharda bahçenin güzelliğine hayran oldum. Gürül gürül akan su insanın içini ferahlatıyor. Yosun tutmuş bu küçücük yalak misali havuza ayaklarımı sokup, çocuk gibi oynamak içten bile değil. Oluktan devamlı akan suyun sesi, havanın serinliği, mis gibi temiz hava insana hiç günün bitmesini istetmiyor. Resmetmem doğal değilmi?.

Gelincikler

Gelinciği çok severim. Beni çocukluğuma götürür gördüğüm zaman. Bu görüntü Adana dolaylarında adeta ekilmiş gibi, göz alabildiğine her taraf kıpkırmızı, sanki al bir örtü örtülmüş, yakınlardan bakınca aradan yeşiller ,sarılar bambaşka bir görünüm oluşturuyor.Çocukken şişeye limon tuzu, üzerine de gelinciğin taç yapraklarını koyar üzerini su ile doldururduk. Sonra o şişeyi güneşe koyar iki gün bekletirdik. Şeker ilavesi ile limonata gibi içerdik. Faydalı olduğunu ilerki yaşlarda öğrendim. Bunuda ben resmettim.

Balığa hazırlık

Balığa çıkmak için hazırlık yapan kişiyi resimledim. Geç kalan arkadaşı kayığa almaya nazlanıyor ama biraz sonra onuda alıp mezgit avlamaya gidecekler.
Ben fotograftan çok resimle anlatmayı tercih ediyorum. Hem duvarlarımı süslüyor hemde anılar devamlı gözümün önünde oluyorlar.

Rengarenk yelkenler

Burası Ortaköy de bir sahil, yelken yarışını seyretmeye gitmiştik .O günün anısına resmettim.

ARKADAŞIM



Bu resim arkadaşım Ayhan'la benim piknikte bulgur pilavı yerken çekilmiş fotograftan tuale yağlı boya olarak aktardığım eserlerimden biri. Canım arkadaşım, kendisini çok severim. Çok vefalı, fedakar, temiz ruhlu bir insan.

17 Ekim 2007 Çarşamba

SONBAHARDA BALIK AVI


Burası Değirmendere sahili, bunlar da benim balıkçı arkadaşlarım. Resmetmek istedim. Onlar beni her gördüğünde ablalarını görmüş gibi sevinirler.
Karşı sahil de Altmışevler. Kıyıda manzara çok güzel, bayılıyorum oradan avlanmaya. Değirmendere'nin insanları çok cana yakınlar, medeni, modern kişiler. Depremden önceki hali çok doğaldı.Hele bir parkı vardı, ulu çınar ağaçlarının gölgesinde oturmaktan büyük keyif alırdım. Koca parkın yarısı denizin dibini boyladı maalesef. Yeniden yapılandırdılar ama eski güzelliği kalmadı desem yalan olmaz.Üzerinde balık avladığımız iskeleler çöktü. Denizin içinde kayboldu, gitti. Her görüşümde içim acır.

16 Ekim 2007 Salı

BALIKÇI ARKADAŞLARIM

Diğer bir hobim de balık avlamak, balıkçıların resimlerini yapmak bana büyük keyif veriyor.Bunlar benim balıkçı arkadaşlarım İzmit Halıdere'den.
Sık sık balık avlamaya giderim. Ne soğuk ne de sıcak hava vız gelir. Aklıma her gelişinde benim çantam her zaman hazır beni bekler. Çünkü balıktan gelir gelmez hazır vaziyete getirir, yerine koyarım.
Bu işten büyük keyf alır ne uyku ne yemek nede su vallahi hiç aklıma gelmez. Her tuttuğum balık ayağımı yerden keser, başımı döndürür. Bu tatlı bir hastalık, bir tutku. Her türlü malzemem var istediğim takımları kendim hazırlarım, iğneleri balığına göre bağlarım. Hiç hazır takım kullanmam. Balık tutmak kadar oda çok zevkli inanın.
Aklıma eser bir olta kamışı alırım, evde olduğunu hemen unuturum ve sevdiklerime hediye ederim. Buda beni çok mutlu eder.
Kıyıdan avlanırken herkesten çok tuttuğumda, diğerlerinin yan yan bakmaları yokmu ne keyifli bir bilseniz. Orada herkes arkadaş oluyor, insanlar birbirine yardım ediyor, bir dahaki sefere rastlaşınca selamlaşmak da ayrı bir keyif.

Orada olmaktan mutlu oluyorsunuz. Balığın kıt olduğu aylarda hiç tutamadan da eve dönüyorum fakat hava aldım spor yaptım tesellisi de var.
Sizlerle bir anımı paylaşmak isterim. Bir kaç yıl önce şubat ayında kız kardeşime gittim. Davutlar'da yazlık evleri var . Hafta sonu değişiklik olur dediler, gittik. Ama öyle soğuk bir gündü ki hem yağmur hem de ayaz içimizi titretti.
Kız kardeşim sen oltanı alda iskeleye git ayağımın altında dolaşma deyince,
_Tamam dedim iyice giyinip fırladım dışarıya.
İskelenin başına gittiğim zaman altı adamı gördüm.
Biri orada kaldı beşi benden tarafa doğru geldiler.
_ Biz bir saatten fazla uğraştık boşuna yorulma dediler.
_Evden beni kovdular geri dönersem döverler, deyince gülüp gittiler.
Sahilde kalan genç birisiydi o rüzgarlı havada çapara açmaya çalışıyordu. Selam verip oltamı hazırlamaya başladım.
_Abla dedi sesi soğuktan titreyerek çenesiyle işaret edip gidenleri gösterdi, bir saaten fazla uğraştılar hiç boşuna üşüme.
_Sen neden gitmiyorsun bak çenen titriyor dedim, güldü elindeki çaparayı açmaya çalışıyordu.
Kamışı açtım rapalayı klipse takıp fırlattım denize, haydi rast gele dedim.
İlkinde boş çektim. Bir daha attım makarayı daha birkaç sefer sardım ki zınk diye bir ağırlık, eyvah bir yeremi takıldı dememe kalmadan balık olduğunu anladım. Aman Allahım bu ne ağır şeydi kamışı yere koyup elimle toplamaya başladım misinayı. İskeleden aşağı baktım sevinçten, gururlandım.
Balığı çıkardım yukarı ama nereye koyacağımı bilemedim, genç adam hala çaparasıyla boğuşuyordu.
_Bak dedim birazda gururla, şişinerek eee kolaymı beş adam balık tutamamıştı ben gelir gelmez hemde ne balık kocaman bir levrek.
Genç adam imrenerek baktı gözler fal taşı gibi oldu.
_Ya abla beş adam ayrı ayrı uğraştı birşey tutamadılar sen ne ballıymışsın, dedi.Eeee misina yerde kaldı makaraya sarılması lazım. Fakat balığı yere koyamıyorum, yere koymayı akıl edemiyorum.Başım döndü bulunduğum yeri bile farkedemez oldum. Delikanlı ya dönüp,
_Şu misinayı makinaya sararmısın dedim.
_Sararım abla dedi çaparasını yere bırakıp sardı kamışı da elime verdi.
Teşekkür edip ayrıldım, ama neden öyle yaptım hala anlamış değilim.
Bir elimde kamış öteki elimde balık evin yolunu tuttum.
Balıkçı kulübesinde sundurmanın altına oturmuş adamlar karşıdan beni o halde görünce ayağa kalkıp bana bakıp gülümsediler.
Ben onların baktığını görünce daha çok heyecanlandım. Onlar tutamamışlardı ya, titreyen dizlerim gövdemi çekemez oldu.İnanmıyacaksınız ama öyle titredim ki felç olduğumu sandım. Sağ dizim her iki üç adımda bükülüyordu. Eve kendimi zor attım. Bahçe kapısından
_Baba diye seslendim.
_Efendim diyerek babacığım geldi, ona tuttuğum balığı sevinçle gösterdim.
Kız kardeşimle kocası da geldi.Kardeşim hemen,
_ Hıh parayla almış ben tuttum diyor.Ne çabuk, az evvel gittin ya sırf eve gelmek için balık almış, dedi.
_ Vallahi almadım ben tuttum, dedimse de o hala israrla,
_O zaman birisi verdi dedi. Arkadan bir erkek sesi,
_ O balığı kimse kimseye vermez yenge biz karşıdan gördük, dedi sitenin bekçisiymiş.
Ne havanın soğukluğu nede yağmur vardı ben uçmuştum. Eve dönene kadarda hiç üşümediğimi farkettim. Herkese tavsiye ederim en güzel terapi, doktorda ne işiniz var.Hem dinlenin, hem balık avlayın, hemde spor yapın bedava.
Balık avlayanlara rast gele.

HOBİLER

Herkesin bir hobisi olur. Benim hobilerim çok, çünkü herşeyden büyük zevk alarak ve öğrenme merakıyla yaşayan biriyim . Hobilerimin arasında resim yapmak da var. Bu çiçekleri damadım Enver anneler gününde getirmişti .
Ben de onları ölümsüzleştirmek istedim. Zevk alarak yaptığım bu resmi umarım beğendiniz.

ACİZLİK

Acizlik ne kötü, bilgisizlik insanı ne zor durumlara sokuyor. Bilgisayarımı oğlum hediye etti ben oyun oynayayım da sıkılmayayım diye.Ben bu nimetten faydalanmayı düşündüm,fakat hiç birşey bilmiyorum hakkında.Kızım Lale ile gelinim karşıdan beni yönetiyorlar,birşeyleri öğrenmem için, fakat hem onları hemde kendimi deli ediyorum. Bugün bu sayfayı açmak için altı saatimi harcadım ve onları yordum. Meğer nokta konmayacak yerlere nokta koymuşum. Hele şükür oldu, Lalenin son müdahalesiyle bu iş tamamlandı. Beynim ağrıdı, sinirlerim bozuldu. Bir kursa gitmeyi düşündüm.
Neyse halloldu. Şükürler olsun.