10 Şubat 2008 Pazar

Ben Beykoz'u çok seviyorum.Konumu itibarı ile çok güzel bir yerde. Sahilde doyumsuz manzarası var. Oğlum Beykoz'da oturuyor. Bende arasıra onları ziyarete gidiyorum. Kaldığım müddet zarfında hemen hemen hergün sahile iniyorum.Balık tutma merakımdan da olacak ki gitmediğim zamanlarda özlüyorum.Giderken oltalarımı da götürüyorum.Balık varsa balık avını Beykoz'da yapıyorum, yoksa Kandilli'ye gidip oradada avlanma yapıyorum. Sahilde balık lokantaları var, fakat salaş bir balıkçı varki tam deniz kenarında, balık ızgara satıyorlar. Ara sırada oradan ekmek arası balığı elime alıp hemen orada bulunan banklara oturup manzara seyrederek yemekten büyük bir zevk alıyorum. Havası temiz, insanları cana yakın. Dini inancı kuvvetli bir toplum var. Tam bir anadolu kasabası. Osmanlıdan kalma ahşap evleri ile insanı ta tarihin ötelerine götürüyor. Fakat meşhur Beykoz çayırı bozulmuş.Tabiki belediyeler tarafından. Ben aşağı yukarı kırk yıl önce de gidip Beykoz çayırını görmüştüm. Geçenlerde gittiğim zaman yaya olarak Tokatköy'e kadar yürüdüm.

Birçok ahşap binanın resimlerini çektim. Bir ara parka benzer bir yerde oturup dinlenmek istedim.Yanımdan geçen yaşlıca bir beye sordum _Beyefendi Bekoz çayırı nerede? Oda bana_Beykoz çayırını bak bu hale getirdiler. Bulunduğunuz yer Beykoz çayırıdır,dedi. Adamcağız çok üzgündü sitemle söylemişti sözlerini. Daha sonra vapur iskelesinin yanında bir balıkçı vardı, ondan balık aldım. Meraklada bazı şeyler sordum, çok kibar efendi bir adamdı, bana açıklamalarda bulundu . _Beykoz çok güzel ben çok beğeniyorum,dedim. Oda bana _Beykoz güzelde eskiden daha da güzeldi. Çok yabancı geldi eski sakinliği ve saygınlığı kalmadı dedi. Ben bugünkü haliyle beğenmiştim demek ki daha önceleri, daha başka imiş. Heryerde olduğu gibi tabiki nüfusun arttığı yerde bazı değişiklikler olur.

Hiç yorum yok: